CHP Sözcüsü Faik Öztrak gündemi değerlendirdi, iktidarı sert sözlerle eleştirdi:
Deneyimli bir siyasetçi ve aynı zamanda da ekonomist olan Öztrak, mevcut hükümetin ülkeyi bir an önce erken seçime götürmesi gerektiğini söyledi ve ekledi: “Yeniden hukuk üstünlüğü sağlanmalı”
İçerde ekonomik sıkıntılarla, elektrik, doğalgaz faturalarıyla, geçim derdiyle boğuşuyor, bir yandan da dışarda Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığı saldırıların haberleri, görüntüleriyle üzülüyoruz. Tabii savaşa üzülürken doların yeniden yükselmesiyle daha da artacak olan enflasyonla halimiz ne olacak diye endişe duymamak da elde değil. Elektrik faturalarında KDV yüzde 8’e indirildi ama aynı sırada akaryakıta yeni bir zam geldi, bununla da bitmeyecek, büyük bir kitle artık benzin fiyatlarını karşılayamadığı için arabalarını kullanamaz durumda. Bugün, Türkiye savaşa karışmadığı halde neden “faturası yüksek olacak” deniyor, önümüzdeki günlerde nelerle karşılaşacağız, muhalefet partileri hangi sorunları önleyebilecek, iktidar partisi halkın zamlarla ezilmesini önlemek için acilen ne yapmalı sorularını, zeytinliklerin talana açılmasını ve daha birçok konuyu son derece deneyimli bir siyasetçi ve ekonomist olan CHP Sözcüsü ve Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik Öztrak’la konuştum.
■ Dolar zaten savaş nedeniyle yükseliyor, bir de Amerikan Merkez Bankası FED’in “faiz arttırımı yakında” açıklamasıyla daha da yükselecek, akaryakıt zamları nedeniyle halk arabasını kullanamıyor, otobüs fiyatları 300-400 liralara çıkarak uçak biletini yakalamış, Türkiye buna nasıl dayanacak?
Önce şunu söyleyeyim, dolar Ukrayna krizinden çok daha önce kötü yönetim nedeniyle artıyordu, en son “faiz sebep, enflasyon sonuç” dedikten sonra daha da hızlı artmaya başladı. Son dönem bunun üstüne Ukrayna krizi gibi dış etkiler geldi, o da doları arttırdı. Dünyada enflasyonun geçici olduğu, dolayısıyla faizlerin çok fazla artırılmaması yönünde bir beklenti vardı. Ama daha sonra anlaşıldı ki dünyada enflasyon kalıcı hale geliyor, bu nedenle de Amerikan Merkez Bankası FED’in “daha erken faiz artırabileceği” ortaya çıktı. Bir de bunu eklediğiniz andan itibaren Türk Lirası çok daha hızlı değer kaybedecek, bunun tabii enflasyona çok ciddi etkisi olacak, zaten üretici fiyatlarındaki enflasyon yüzde 105, üretici fiyatlarıyla tüketici fiyatları arasındaki fark 50 puana çıkmış vaziyette, bir de bundan gelecek olan enflasyon var.
■ Bunları duyan halkın morali iyice sıfırlanacak, arabanızı kullanamayacaksınız, otobüse binemeyeceksiniz, gıda alamayacaksınız çünkü gıda enflasyonu da dünyada 4’üncü olmuş, ne denecek vatandaşa?
Bu durum ülkenin yönetilmediğini açık seçik ortaya koyuyor. Bu iktidar zaten kendisinin metal yorgunu olduğunu söyleyen bir iktidar, değil mi? O nedenle çözüm, mevcut hükümetin bunu kabul edip ülkeyi bir an önce erken seçime götürmesidir. Ama bunu yaparlar mı, açıkçası tabii sonunda mecbur kaldıkları noktada bunu yapacaklardır. Ondan sonra bu ülke çaresiz değildir, bu tür krizleri çözebilecek kadrolar bizim cenahımızda mevcuttur, daha önce krizler yönetmiş ve başarıyla çıkmış kadrolar bizde mevcuttur. Türk ekonomisinin çok ciddi bir dinamiği vardır ve yeni kadrolar bu dinamizmi harekete geçirecektir. Yeniden hukukun üstünlüğünün, kuvvetler ayrılığının sağlanması lazım. Milleti yoksulluğa mahkum ederek değil, tam tersi verimliliği artırarak, milleti zenginleştirerek, bu zenginliği hakça paylaşarak bir büyüme modelinin içine sokmak lazım. Şu net ortadadır; bu tek kişilik, kuvvetler ayrılığı olmayan, hiçbir denge ve fren sistemi bulunmayan ucube rejim milletimizin cebini boşaltmıştır, hâlâ da boşaltmaktadır. Bunun arkasında iki neden var, ekonomi politikalarına güven duyulmaması ve demokrasinin ciddi şekilde yıpranmış olması. Adalet mekanizması idareye bağlı. Can ve mal güvenliği konusunda endişe duyulduğu andan itibaren ülkede yatırım yapılmamaktadır. Piyasa sistemi dediğimiz sistemin sürebilmesi için, gelirin hakkaniyet ölçüleri içinde dağılması lazım. Son olarak da, yaptığınız her şeyin sürdürülebilir olması gerekiyor.
Hazine’nin kaynakları zenginlere aktarılıyor
■ Zamlar artmaya devam ediyor, vatandaş her gün yaşamının iki üç kat daha pahalı hale gelmesini daha ne kadar izleyecek ve nasıl dayanacak?
Gerçekten insanların bugün karşı karşıya kaldığı pahalılık inanılır gibi değil. Pahalılık, açlık sınırı asgari ücreti geçti. Hükümetin artık bütçedeki kaynakları yandaşlarından alıp vatandaşa kaydırması lazım. Köprü geçişlerine, otoyol geçişlerine garanti vermiş, yetmedi, şimdi de mevduat sahiplerine “kur korumalı mevduat” diyerek onlara da dolar garantisi verdi. Dolar eğer TL’den daha fazla giderse Hazine’den ben bunun karşılığını öderim diyor, vazgeçmiyor. Ama bu imkanlar hep varlıklı kesimlere gidiyor. Normal vatandaşa, dar gelirlilere, emekliye, çiftçiye, esnafa, memura zar zor kaşıkla verirken, bu kesimlere akıtılıyor. Zaten bu iktidarın yoğurt yiyiş biçimi, bu yoğurt yiyiş biçimini durdurması lazım.
Ekonomiye pansuman yapıyorlar
■ Muhalefet partileri hiç değilse “kur korumalı sistem durdurulsun, dolar arttıkça Hazine’ye büyük zarar verecek” itirazını yapamaz mı?
Bu sistemin hiç getirilmemesi gerektiğini söyledik, Özal’ın “dövize çevrilebilir mevduatlar”la ilgili konuşmasını da dile getirdik ama maalesef duymak istemiyorlar. Çünkü bu saray yönetiminin ekonomiyi yönetme modelinin arkasındaki strateji “pansuman.” Bir yerdeki deliği bir şekilde kapatayım modeli, kur korumalı mevduat da bunlardan biri. Milletin derdine derman olacak bir şey yapmıyorlar.
Zeytinlikler için her imkanı kullanacağız
■ Kaz Dağları’na bile el atıldı, zeytinlikler yok edildi, şimdi milli servetimiz olan zeytinlikleri maden aramaya açma girişimi ortaya çıktı ve halk büyük tepki gösterdi, CHP bunu yargıya taşıdı, durdurulabilecek mi?
Zeytinle ilgili yapılan düzenlemede çevreye saygı var mı? “Elinizi süremezsiniz” dedik, mahkemeye götüreceğimizi açıkladık, 6 partinin açıklamasında “çevreye nasıl saygı gösterileceği” de belirtilmişti. Bu düzenlemeyi durdurmak için elimizdeki bütün imkanları kullanacağız. “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” deyip 4 Merkez Bankası başkanı değiştiren yönetim anlayışının kalkıp enflasyonu düşürmesi mümkün değil. Türkiye’deki borcu “devraldığı seviyenin üstüne çıkaran, bütçenin yanına bir de “Varlık Fonu” diye bütçe ekleyen, bir yönetim anlayışının bu ülkede sürdürülebilir bir maliye politikası uygulaması mümkün değildir.
Artık ‘yönetemiyorum’ demenin vakti gelmiştir
■ Millet “dayanamıyoruz” diyordu, şimdi yere yapışmış durumda, çıldırma noktasında. Tek çözüm seçim midir?
Bu meseleyi bu hükümetin çözme imkanı yoktur. Tek kişilik sistemi tek adam rejimini değiştirebilir mi? Aksine hiç niyetleri olmadığını söylüyorlar. Hukukun üstünlüğünü, yıprattığı demokratik standartları geri getirebilir mi? Ayinesi iştir kişinin… Siz bu yönetimin üretime dayalı, verimliliğe dayalı bir modeli Türkiye’ye getirebilecek, bu reformları gerçekleştirebilecek bir enerjiye sahip olduğunu düşünüyor musunuz? Kendileri söylüyor “Biz metal yorgunuyuz” diye. Artık ‘yönetemiyorum’ demenin vakti gelmiştir. Bugüne kadar hep yandaş müteahhitleri kayıran, saraydaki yanaşmalara her imkanı verip vatandaşa hiçbir imkan vermemiş hükümetin şimdi kalkıp büyümenin nimetlerinden bu insanları hakkaniyet ölçüleri içinde yararlandırıp, mesela bir “aile destekleri sigortası” getirip refahı paylaştırabileceklerini düşünüyor musunuz?
■ Savaş durumu nedeniyle seçimin ertelenebilmesinden, ABD’nin de bunu destekleyeceğinden söz ediliyor. “Baskıcı rejimlere sahip ülkeler gibi Türkiye’nin başında bu iktidar çok daha uzun süre kalabilir, muhalefet kendini çok güvende hissetmesin” deniyor. Ne düşünüyorsunuz?
Her ihtimal tabii ki mümkün ama aynı zamanda iktidarın karşısındaki partilerin de bu gidişatı durdurabilme, tersine çevirebilme imkanı var. Bunun ilk unsurlarını 2019’da yerel seçimlerde gördük, hiç alınamaz dedikleri birçok büyük şehir alındı, yetmedi İstanbul’da normal şartlarda demokratik bir seçimde olması mümkün olmayan bir husus ortaya çıktı, YSK seçimi yeniden yapma kararı aldırdı, milletimiz gereken faturayı kesti, İnşallah bundan ders almışlardır. Türkiye’de seçim yapmamak gibi bir seçeneklerinin olduğu kanaatine varmamışlardır, buna millet izin vermez. En kötü ihtimalle seçimler zamanında olur.
Rusya-Ukrayna savaşı elektriğimizi kesebilir mi?
■ Türkiye Rusya-Ukrayna savaşında tarafsız kalsa bile enerji kısıntıları yaşanabileceği, elektriğimizin kesilebileceği ifade ediliyor.
Ne yazık ki bu krize tedbirsiz, doğal gaz depolarımız boş yakalandık. Böyle bir ihtimale karşı hükümetin A-B-C-D-E planlarının olması gerekir. Hatırlayacağınız gibi İran gazındaki kesinti nedeniyle ülkemiz yakın zamanda benzer bir sorunu yaşadı, sanayide gaz ve elektrik kesintileri-kısıntıları gördük. Bu kesintilerden sanayiciler zarar gördü. Yine bu yönetimin tedbirsizlikleri yüzünden Isparta’ya günlerce elektrik verilemedi. Ülke elektriksiz kalırsa, bunun sorumluluğu gerekli kaynak çeşitlendirmesini yapmayan Hükümetin üzerindedir.
Atatürk Havalimanı stratejik öneme sahip
■ Sosyal medyada savaş sırasında Atatürk Havalimanı’nın ne kadar gerekli olacağı ve korunması konusunda büyük talep var, acaba bunu da tekrar dile getirmek iyi olmaz mı?
Biz zaten baştan itibaren dile getiriyoruz, kar fırtınası oldu, uçaklar İstanbul Havaalanı’na inemediler ama bakanlar uçaklarını ancak İstanbul Havalimanı’na indirebildiler. Dolayısıyla Atatürk Havalimanı’nın açık tutulmasının büyük stratejik önemi olduğu ortaya çıktı, bundan sonrası için yeterli bir uyarı olmalıdır.
■ Birçok ülke Ukrayna’ya destek vermek için önemli binalarını mavi-sarı ışıklandırdılar. Bizim de Boğaziçi Köprüsü’nü ışıklandırmamızı isteyenler var. Savaş stratejisi açısından bunu yapabilir miyiz?
Ukrayna’da halk büyük zulme uğruyor. Onlara maddi manevi her türlü desteği vermemiz lazım. Köprünün ışıklandırılmasında da bir sorun olmaması gerekir.
aip2(‘pageStructure’, {“pageType”:”other”,”pageCategory”:”sozcu”,”pageIdentifier”:””}, ‘https://www.sozcu.com.tr/tools/sitemaps/x/feed_category_news.php’);var aip2_pageCategory = “sozcu”;