Bağışlarınızla gençlik kollarını destekleyin!
Vücudumuzun yüzde 70’inin sudan oluştuğunu düşündüğümüzde bu içeceğin bizim için ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Suyun vücut ısısını dengelemekten hücrelere oksijen taşınmasına, cildi tazelemekten eklemleri ve organları korumaya kadar birçok fonksiyonu var. Peki günde ne kadar su tüketmeliyiz? Su içmek için susamayı mı beklemeliyiz? Az tüketirsek ne gibi sorunlar yaşarız? İşte Biyokimya ve Anti-Aging Uzmanı Dr. Ayşegül Çoruhlu’nun yanıtları…
Hangi sorunlar yaşanabilir?
Terle, idrarla, nefes buharıyla ve dışkıyla her gün su kaybederiz. Bu miktar mutlaka yerine konulmalıdır. Susuzluk, daha fazla sıvıya ihtiyacınız olduğunun en iyi göstergesi değildir. Susarsanız, bu susuz kaldığınız anlamına gelir. Suyu bağırsaktan içeri alma ve suyu vücuttan atma arasında bir denge söz konusudur. Su dengesi için vücudumuzda ‘reseptörler’ vardır. Reseptörler bir tür anten olarak vücuttaki suyun durumunu ölçerler. İki durumda bu reseptörler devreye girer. Ya su kaybederiz (aşırı terleme, kusma, ishal ve kan kaybı ile su kaybı gibi) ya da kanın içinde olması gereken maddeler azalmıştır (sodyum gibi. Tuzun (NaCl) vücutta su tuttuğunu hepimiz biliriz.) Az su içersek iki hormon devreye girer; biri vazopresin biri angiotensindir. Bu ikisi suyu tutmak için gereken her şeyi yapar…
Yani,
İdrarı azaltırlar.
İdrarla atılan sodyumu azaltırlar.
Terlemeyi azaltırlar.
Damarları daraltırlar.
Bu durum da tansiyonu yükselterek vücudun su kaybına destek olmaya çalışır.
Neler yapmalıyız?
Susama hissi sonra devreye girdiği için su içmek için susamayı beklemeyi bırakacağız…
Genel olarak günde minimum 8 bardak su tüketeceğiz. Litre hesabına gerek olmadan güne yayarak içeceğiz.
İdrarımız koyu, kokulu ve miktarı az ise daha çok içeceğiz. n Terimiz, ağız kokumuz varsa daha çok içeceğiz.
Baş ağrısı ve kas kramplarımız varsa daha çok içeceğiz. n Suyu tek içemiyorsak nane, limon, tarçın ekleyip, aromalandırarak içilebilir hale getirmeye çalışacağız.
Susadığımızı neden geç anlarız?
Su içmemekle ilgili sorunumuzu oluşturan şey şu;
Susuz kaldığımızda vazopresin (su tutan hormon diyelim) erken devreye giriyor.
Fakat; susama hissi tüm bunlardan sonra devreye girer. İşte çoğumuzun sorunu budur.
Hidrasyon yetersizliği başladığı an ile bunun susama hissi olarak devreye girdiği an arasında zamansal bir gecikme var. Yani hem su tutma hormonları aktif, yukarda sayılan işlere başlamışlar, hem de siz daha susamamışsınız. Yapılan çalışmalar çoğu kişinin bu ara devrede yaşadığını gösterir. Bu oran popülasyonda yüzde 50’lere varabilir.
Peki bu durumda ne olur?
İdrar azalır ve koyu renk olur. Ter azalır, az terleriz. Tükürük azalır, ağzımız kurur, kokar. Tansiyon artar. Cildimiz kurur. Kendimizi yorgun hissederiz. Daha önemlisi eğer su tutma hormonu vasopresin arttıysa bunun yandaşı stres hormonu kortizol de artar. Normal çünkü vücut su kaybı ile ‘stres’ düğmesine basar. İşin içine kortizol girdi mi; hikaye, diyabetten kiloya, kalp hastalığından böbrek hastalığına, enfeksiyonlara yatkınlıktan hızlı yaşlanmaya kadar gider.
aip2(‘pageStructure’, {“pageType”:”other”,”pageCategory”:”sozcu”,”pageIdentifier”:””}, ‘https://www.sozcu.com.tr/tools/sitemaps/x/feed_category_news.php’);var aip2_pageCategory = “sozcu”;